Friday, February 20, 2015

ANNELER GÜNÜ KÖKENİ

SIRADAN ŞEYLERİN SIRA DIŞI KÖKENLERİ_C.PANATİ
SAYFA 50
Anna Jarvis Grafton, 9 Mayıs’ta annesinin ölümünden sonra, mayıs ayının ikinci pazar gününde bir grup arkadaşını Philadelphia’daki evine davet etti. Her yıl düzenlenecek ulusal bir kutlamanın Anneler Günü olarak adlandırılması fikri herkesten destek gördü. 1908 baharında Bayan Jarvis annesinin ders Okulun başpapazına mektup yazdı, kutlama için. 10 Mayıs 1908’de Grafton, Batı Virginia’da 407 çocuk ve annenin katılımıyla ilk Anneler Günü kutlandı. Anna Jarvis, Meclis üyeleriyle, valilerle, belediye başkanlarıyla, gazete editörleriyle, bakanlarla ve iş dünyasının liderleriyle kısacası ülke çapında kendisini dinleyecek önemli insan olarak kim varsa onunla iletişim kurdu. Nihayet Senato yasayı onayladı ve 8 Mayıs 1914’te Başkan Wilson mayıs ayının ikinci pazar gününü Anneler Günü olarak tayin eden beyannameyi imzaladı.

1 NİSAN ŞAKASININ KÖKENİ

SIRADAN ŞEYLERİN SIRA DIŞI KÖKENLERİ_C.PANATİ
SAYFA 49
Fransa'da yeni yıl 25 Mart’ta kutlanırdı. Hediye alıp vermeyi de içeren kutlamalar bir hafta sürer,1 Nisan’da düzenlenen yemekler ve partilerle sona ererdi. 1564’te Kral Şarl yeni yılın 1 Ocak’a çekildiğini duyurdu. Bu değişikliğe karşı olan veya böyle bir şey olduğunu unutan Fransızlar 1 Nisan’a kadar süren bir haftalık partilere ve hediye alışverişlerine devam etti. Diğer yandan şakacılar aptalca hediyeler ile muhafazakârların eski yeni yıl tarihine böylesine bağlı olmalarıyla dalga geçmeye başladılar.

Thursday, February 12, 2015

SEVGİLİLER GÜNÜNÜN KÖKENİ

SIRADAN ŞEYLERİN SIRA DIŞI KÖKENLERİ_C.PANATİ
SAYFA 46
MÖ 4. yüzyılda Romalılar Tanrı Lupercus adına yıllık törenler düzenlerdi. Ergen kızların isimleri bir kutuya atılır ve sonra rastgele ergen erkeklerce seçilirdi; böylelikle bir erkeğe ortak eğlence ve zevk için bir kadın eş tayin edilmiş olurdu. Bir yıl sonra ise bu başka bir piyango düzenlenirdi. Eski kilise liderleri bu sekiz yüzyıllık geleneğe bir son vermeye kararlıydılar; bu vesileyle ilah Lupercus’un yerine geçecek bir “sevgililer”in azizi aramaya koyuldular. İki yüzyıl önce şehit edilmiş piskopos Valentine. 
 
MS 270’te Roma’da Valentine evliliğe yasak koyan deli imparator 2. Cladius’u çok kızdırmıştı. Valentine genç âşıklardan gizlice kendisine gelmelerini isterdi ve onları kutsal evlilik bağıyla birleştirirdi. Claudius böyle bir “sevgilerin dostu” olduğunu öğrendi ve piskoposu sarayına getirtti. Şubat 270’te Valentine Hristiyanlığı reddetmeyince, sopalarla dövüldü, taşlandı ve sonrasında da başı vuruldu.

MS 496’da Papa Gelasius şubat ortasındaki Lupercus Festivali’ni yasakladı. Bir zamanlar içinde uygun ve istekli bekâr kadınların isimleri olan kutunun içine bu sefer azizlerin isimleri yerleştirildi. Kadın ve erkekler küçük kâğıt parçalarından çekerlerdi ve takip eden yılda seçtikleri azizin hayatını örnek almaları beklenirdi.

Saturday, February 7, 2015

AMİN'İN KÖKENİ

SIRADAN ŞEYLERİN SIRA DIŞI KÖKENLERİ_C.PANATİ
SAYFA 41
Kelime MÖ 2500 civarında Mısır’da ortaya çıktı. Mısırlılar için Amun “saklı olan” anlamına gelmekteydi ve aynı zamanda bir zamanlar Ortadoğu boyunca tapılan en yüce tanrıların ismiydi. Mısırlılar da tanrılarına “Amun aşkına!” diye seslenirlerdi. Kelimeyi benimseyip ona yeni bir anlam katan sonra da onu bu şekilde Hıristiyanlara aktaran İbranilerdi.

TESBİHİN KÖKENİ

SIRADAN ŞEYLERİN SIRA DIŞI KÖKENLERİ_C.PANATİ
SAYFA 39
Eski dinlerin çoğunda duanın sık tekrarının etkisini arttırdığına inanılıyordu. Tespih de mükemmel bir hafıza yardımı işlevi görür. Tespihe Sanskritçede “hatırlatıcı”, Avrupa dillerinde de “hesap” (calculi) ve “adedi” (numeralia) gibi göndermeler yapılırdı.

SİYAHIN CENAZE RENGİ OLMASININ KÖKENİ

SIRADAN ŞEYLERİN SIRA DIŞI KÖKENLERİ_C.PANATİ
SAYFA 38
Antropolojik bulgular, ruhlardan sakınmak adına cenazelerde vücutlarını siyaha boyadıklarına işaret etmektedir. Antropologlar siyah vücut boyasından yola çıkarak çoğu toplumda ölenin yakın akrabalarınca koruyucu bir kamuflaj olarak haftalarca ve aylarca giyilen siyah cenaze kıyafetine vardılar. Yas tutan kişinin yüzünü örten tül de bu korkudan ortaya çıktı. Akdeniz ülkelerinde bir dul bütün bir yıl boyunca kocasının gizliden gizliye dolaşan ruhundan saklanmak için yüzünü tülle örtüp siyahlara bürünürdü. 

ESNERKEN AĞIZ KAPAMA

SIRADAN ŞEYLERİN SIRA DIŞI KÖKENLERİ_C.PANATİ
SAYFA 22
Esneme esnasında ruhun ve de hayatın vücuttan ayrılabileceği korkusundan kaynaklanmaktaydı. Ağza kapatılan bir el ise hayat gücünün içerde tutulmasına yarıyordu.

MERDİVENİN UĞURSUZLUĞU VE FİCO İŞARETİ

SIRADAN ŞEYLERİN SIRA DIŞI KÖKENLERİ_C.PANATİ
SAYFA 19
Merdiven altından yürümek uğursuzluktu, çünkü İsa’nın çarmığına bir merdiven dayanmıştı bu da merdivenin alçaklık, ihanet ve de ölüm sembolü olması için yeterliydi. 1600’lerin İngiltere ve Fransa’sında suçlular merdivenin altından geçmeye zorlanırlardı.

Kazara merdiven altından geçen kişi için tavsiye edilen Roma panzehiri fico işaretiydi. Bu uğursuzluğu etkisiz kılan hareket eli yumruk yapıp başparmağı işaret ve orta parmak arasından dışarı çıkararak yapılıyordu. O esnada yumruk merdivene doğru savrulurdu.

YAZI TURANIN KÖKENİ

SIRADAN ŞEYLERİN SIRA DIŞI KÖKENLERİ_C.PANATİ
SAYFA 16
Eski zamanlarda insanlar, hayatla ilgili büyük kararları tanrıların alması gerektiğine inanırlardı. Bu suretle tanrıları, önemli sorularına kesin bir dille “evet” veya “hayır” şeklinde cevap vermeleri yönünde teşvik etmek için bir sürü akıllıca kehanet yöntemi icat ettiler. İdeal bir şekilde evet/hayır cevaplarına uygun olan sikkeler ilk Lidyalılarca basılmalarına rağmen önceleri karar almada kullanılmıyorlardı.
Roma sikkesinin bir tarafında Sezar’ın kafası vardı, böylece bu taraf yani tura -özellikle de Sezar’ın kafası- bir tartışmanın kazananını veyahut da tanrılardan gelen olumlu yönde bir cevabı gösteriyordu. Üste gelen Sezar’ın kafası o esnada orada olmayan imparatorun, belli bir kararı onayladığı, alternatifine ise karşı olduğu anlamına geliyordu.

13 RAKAMININ UĞURSUZLUĞUNUN KÖKENİ

SIRADAN ŞEYLERİN SIRA DIŞI KÖKENLERİ_C.PANATİ
SAYFA 13
Bu kavram Hıristiyanlık öncesi İskandinav mitolojisine kadar uzanıyor. Valhalla’da on iki tanrının davetli olduğu bir ziyafet vardır. Kötülük ve kavga tanrısı olan Loki buraya davetsiz geldiğinden sayıyı on üçe çıkarmış olur. Loki’yi ziyafetten defetmek adına başlayan mücadelede ise en sevilen tanrı olan Balder öldürülür. Bu inancın pekişmesi halkbilimcilerce tarihin en meşhur yemeğiyle dayandırılıyor. İsa ve havarileri toplam on üç kişi ediyordu ve de yirmi dört saatten bile az bir süre içerisinde İsa çarmıha gerildi. Mitoloji uzmanları İskandinav efsanesini Hıristiyan yemeğinin öncüsü olarak görüyor; hain Yahuda ile kötülük, kavga tanrısı Loki, öldürülen Tanrı Balder ile çarmığa gerilen İsa arasında paralelliklerin altını çiziyor.

AYNA KIRILMASI UĞURSUZLUĞU KÖKENİ

SIRADAN ŞEYLERİN SIRA DIŞI KÖKENLERİ_C.PANATİ
SAYFA 12
Daha MÖ 6. yüzyıl gelmeden Yunanlılar kehanetlerde bulunmak için “catoptromancy” denilen ayna falına bakmaya başlamıştı. Bunun için de suyla doldurulmuş sığ, cam veya toprak kaplar kullanıyorlardı. Romalılarda da cam su kabının görüntüsünü yansıttığı kişinin geleceğini gösterdiğine inanılırdı. İşaretler “ayna kâhini”nce okunurdu. Eğer aynalardan biri kayıp kırılırsa kâhinin hemen yorumu ya kabı tutan kişinin geleceğinin olmadığı yani yakında öleceği ya da onu gelecekte çok kötü olayların beklediği yönündeydi.

Friday, February 6, 2015

HAPŞIRMADAN SONRA ÇOK YAŞANIN KÖKENİ

SIRADAN ŞEYLERİN SIRA DIŞI KÖKENLERİ_C.PANATİ
SAYFA 11
Romalılar, normalde sağlıklı olan bir kişinin hapşırmasının, vücudunun, son hastalıklardan kalma kötü ruhları kovma girişimi olduğu görüşünü savundu. O yüzden hapşırığı tutmak hastalığın vücutta barınmasını devam ettirecek; zayıflığa ve ölüme davetiye çıkaracaktı. Sonuç olarak Roma İmparatorluğu’nu bir hapşırma modası sarmış; hapşırık sonrası söylenmek üzere bir dolu yeni dua türemiş oldu.

Hıristiyan tabiri “Tanrı seni korusun (veya kutsasın)” ise farklı bir kökenden gelir. Bu, 6. yüzyılda Papa Büyük Gregori hükümranlığında, bir papalık emriyle başladı. Belirtisi şiddetli, kronik bir hapşırma olan bulaşıcı bir salgın İtalya’yı baştanbaşa kasıp kavuruyordu. Salgın o kadar öldürücüydü ki insanlar hastalığın belirtilerini gösterir göstermez ölüyorlardı. Böylelikle hapşırık kaçınılmaz ölümle eşdeğer hale geldi. Papa Gregori gündelik söylenen “Sağlığın iyi olsun inşallah” gibi deyişlerin daha acil ve yerinde olan “Tanrı seni korusun” duasıyla değiştirilmesini emretti.

DÖRT YAPRAKLI YONCA UĞURUNUN KÖKENİ

SIRADAN ŞEYLERİN SIRA DIŞI KÖKENLERİ_C.PANATİ
SAYFA 9
Dört yapraklı yoncanın nadir olması onu güneşe tapan eski İngiliz Druid rahiplerince kutsal kıldı. Dört yapraklı yoncaya sahip kişinin etrafı çevreleyen şeytanları görebilir hale geldiğine ve sihirli sözcükler aracılığıyla bunların uğursuz etkilerini önleyebileceğine inanırlardı.

TAHTAYA VURMANIN KÖKENİ

SIRADAN ŞEYLERİN SIRA DIŞI KÖKENLERİ_C.PANATİ
SAYFA 8
MÖ 2000 civarında Kuzey Amerika yerlileri ve daha sonra da Yunanlılar arasında, birbirlerinden habersizce türemiştir. Her iki kültür de meşe ağacına sıklıkla yıldırım düştüğünü gözlemlediklerinden bunun gökyüzü (Kızılderililer) ve yıldırım (eski Yunanlılar) tanrısının evi olduğuna farz ederdi. Kuzey Amerika Yerlileri bu batıl inancı bir adım daha ileri götürdü. Gelecekteki bir başarı, savaş zaferi veya bereketli bir hasat hakkında önceden övünmenin kötü şans olduğuna ve bu olayların hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini hemen hemen garantilediğine inanırlardı. Kasıtlı veya kazara yapılan bir övünme yüzünden başa gelecek bu uğursuz ceza, meşe ağacının zeminine vurularak etkisiz kılınabilirdi. Böylelikle kişi gökyüzü tanrısıyla iletişim kurmuş ve ondan af dilemiş oluyordu.

LADESİN KÖKENİ

SIRADAN ŞEYLERİN SIRA DIŞI KÖKENLERİ_C.PANATİ
SAYFA 7
Gizlice dilekler tutan iki kişi kuşun kurutulmuş, V şeklindeki kemiğin büyük parçayı çeken kişinin dileği kabul olur. Bu gelenek en azından 2.400 yaşında ve kökeni Etrüsklere dayanıyor. Etrüskler tavuk ve horozun kâhin olduklarına inanırdı. Bir kehanet yöntemi olan “tavuk kehaneti” en zor problemlere cevap bulmak için kullanılırdı. Yere Etrüsk alfabesini temsil eden yaklaşık yirmi parçaya bölünmüş bir çember çizilirdi. Her parçaya tahıl taneleri konur, çemberin ortasına da kutsal bir tavuk oturtulurdu. Tavuğun tahılı gagalaması bir dizi harfi ardı ardına üretirdi, bunu da bir başrahip belirli soruların cevaplarını bulmada kullanırdı. Kutsal bir kuş öldürüldüğünde kuşun köprücük kemiği kuruması için güneşe bırakılırdı. Kâhin kuşun gücünden yararlanmak isteyen bir Etrüsk, sadece kemiği yerden alıp kırmamaya dikkat ederek okşamalıydı; böylelikle bir dilekte bulunabilirdi.

AT NALI İNANCININ KÖKENİ

SIRADAN ŞEYLERİN SIRA DIŞI KÖKENLERİ_C.PANATİ
SAYFA 5
959’da Canterbury’nin başpiskoposu olacak olan demirci Dunstan’ın yanına günün birinde bir adam geldi ve Dunstan’dan, şüphe uyandıracak bir biçimde ayrık ayaklarına at nallarını takmasını istedi. Dunstan hemen müşterisinin Şeytan olduğunu anladı. Adama, bu isteğini yerine getirebilmek için kendisini duvara zincirlemesinin gerektiğini izah etti. Aziz kasıtlı olarak işini öyle acı verecek şekilde yaptı ki zincirle bağlı olan şeytan hiç durmadan ondan merhamet diledi. Dunstan ise bundan böyle kapısının üstünde at nalı asılı olan hiçbir eve girmeyeceğine dair yemin edene kadar onu serbest bırakmayı reddetti. 

Onuncu yüzyılda bu öykünün ortaya çıkmasından itibaren Hıristiyanlar at nalına, onu kapı üzerine ve daha sonra hem tılsım, hem de tokmak olarak iki işe yaradığı kapının ortasına asarak hürmet ettiler. Ayrıca bir zamanlar Hıristiyanlar Mayıs’ın 19’unu Aziz Dunstan’ın ziyafet günü olarak at nalı oyunlarıyla kutluyorlardı.